..
   
 
  1964 YILI ŞEHİTLERİ
“... Zavallı valide ciğerparesini bir daha kokladı. Dedi ki: Hüseyin... Dayın Şıbka’da, baban Dömeke’de ağaların da sekiz ay evvel Çanakkale’de yatıyorlar. Bak son yongam sensin! Minareden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri körlenecekse sütlerim haram olsun, öl de köye dönme. Yolun Şıbka’ya uğrarsa dayının ruhuna Fatiha okumayı unutma! Haydi oğul, Allah yolunu açık etsin.”

(Oğlu Asker Hüseyin'i teşyî' ederken [uğurlarken])

Sonbaharın aysız gecelerinden biriydi. Bulutlar birbiri üzerine yığılmış, hava toprakla bu bulutlar arasında sıkışmış, ağırlaşmış göğüs darlığı çeken insanlar gibi sıcak dalgalarıyla teneffüsü boğucu bir tazyik altına almıştı. Karanlık o kadar yoğun idi ki sakin yıldızlı geceler bu korkunç karanlığa nispetle adeta gündüz sayılabilirdi. Yağmur bardaktan boşanırcasına dökülüyor, şimşekler, gökleri yere indirecek gibi yıkıyor, parçalıyor, güya cenge koşan askerleri top ve bomba bombardımanlarına alıştırmak istiyormuş gibi kulakların zarını patlatacak derecede kesilmeksizin devam ediyor, yıldırımlar birbirine rekabet edercesine zikzaklı ve ateşli hatlar çizerek tesadüf ettiği tabii ve sınaî her tabyayı tahrib ve ihrakta olanca şiddetiyle çalışıyordu. Tabiatın kıyametten bir numûne olan bu dehşetli hengamesi arasında beşerin kudret ve azmine delil olacak bir askeri faaliyet, bütün intizamıyla, bütün sakinliği ve ihtişamıyla devam ediyor; harekâtına zerre kadar halel getirmeden bir dakikasını bile kaçırmıyordu.

Bilecik İstasyonu’nda bir askerî tren harekete âmâde idi, lokomotif istim hazinelerinde fazla geleni keskin bir hışırtıyla semâya savuruyordu, otuz iki vagon birbirine yapışmış, şanlı yolcularını taklid edercesine dizilmişti. 

İkinci kampana çalınmış olmalı ki vagonlara inen binen yok. Fakat askerî trenlerin ikinci kampanalarıyla üçüncü kampanaları arasında epeyce zaman geçtiğini biliriz. Sivil yolcu trenlerinin ân-ı hareketini ihtar eden kondüktörlerin “Tamam, tamam” nidaları askerî bir trenin harekete hazır olduğunu itham edemez. O sağdan saydıran, mevcudun adedini anlatan başka bir usule, başka bir ‘tamam’a tâbi olduğundan askerî memurlar bütün mevcudiyetleriyle çalışıyorlar, vazifelerini ikmâle uğraşıyorlardı.
Trenin tam karşısında ve kapısı açık kırk beşlik bir vagonun hizasında bir karaltı vardı, oraya mıhlanmış duruyordu. Abdulkadir Kemal bu karaltının ne olduğunu anlamak istemişti, evvela nöbetçidir diye hükmetti. Hakikatte bu bir evlâd-ı vatan bekleyen şefkatli bir anneydi.

Yanına yaklaştığı vakit, vücudu manevi kederlerin büktüğü bellerin rükû şeklini andırır bir şekilde biraz önüne doğru eğilmişti. Elinde bir değnekcik sırtında bağlı bir torba vardı. Karaltı, kendisinin sessiz lisanına ve inleyen kalbine tercüman olan mukaddes bir maksadla canlı bir abide gibi orada kakılmış kalmış bir Türk anasıydı. Yıldırımların salıverdiği kuvvetli projektörlerin aydınlığı sararmış, çizgili çehresini gösterdi. Başındaki örtü ıslanmış, çenesine, şakaklarına akçıl saçlarına yapışmıştı. Şimşek çaktığı her kısa zaman aralığında gözleri vagona yöneliyordu.

Abdulkadir yaklaştı:

- Valide burada ne duruyorsun? Sualiyle aşağıdaki konuşma başladı:

- Şimendiferde asker oğlum var; onu geçirmeye, selametlemeye geldim.

- Oğlun kimdir, nerelidir?

- Söğüt’ün Akgünlü köyünden, Osmancığın ana yatağından Mahmud oğlu Hüseyin...

- Çağırayım mı, görmek istiyor musun?

- Ona bir sözüm var, söyleyecektim. Zahmet olmazsa, sana duâ ederim. 

Abdulkadir vagona koştu. Bir künye okudu. Mahmud oğlu Hüseyin, Söğüt. Bir ses:

- Efendim. Benim Mahmud oğlu Hüseyin, Söğüt. Akgünlü’den.

- Gel oğlum, seni anan görmek istiyor.

Delikanlı vagondan atladı. Şimşeğin ışığı altında seçilebilen levendine bir vücud, filiz gibi bir boy, Hüseyin Polat, müheykel gibi hazır ol vaziyetinde sağ el selam ve ihtiram mevkiinde Abdulkadir’in karşısında emre âmâde idi. Beraberce yürüdüler. Muhterem validenin karşısında durdular. Hüseyin anasının elini öptü. Zavallı valide ciğerparesini bir daha kokladı. Dedi ki:

- Hüseyin... Dayın Şıbka’da, baban Dömeke’de ağaların da sekiz ay evvel Çanakkale’de yatıyorlar. Bak son yongam sensin! Minareden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri körlenecekse, sütlerim haram olsun, öl de köye dönme. Yolun Şibka’ya uğrarsa dayının ruhuna Fatiha okumayı unutma! Haydi oğul, Allah yolunu açık etsin.” dedi.

Hüseyin bu sözleri kalbinin en derin ahd ve vefa yerine gömdüğünü îma eden bir saygı ile dinlemişti. Anasını ve Abdulkadir’i selamladı, gitti. Abdulkadir, bu büyük ruhlu kadınla yalnız kalmıştı, sordu:

- Valide demek ki sizin soyun erkekleri hep şehit oldular öyle mi?

- Yalnız bizim soy değil, oğul. Elli yıldır köylü, mezarlığa delikanlı gömemedi. Din dursun da; ko biz hep ölelim.

- Şimdi köyünüzde hiç erkek yok mu?

- Köyümüz bütün erkek dolu.

Bizi beğenemediniz mi, hiçbir işimiz geri kalmadı. Evvelden nasılsak yine öyleyiz, bağrımıza kara taş bağladık düşman mahvoluncaya kadar dayanacağız. Yaradanım bana o günü göstermeden canımı almasın dedi. Abdulkadir bu ulu validenin karşısında donmuş kalmıştı. Dayanamadı, gözlerinden iki iftihar damlası salıverdi ve bir îman ve kanaatle şu sözleri söyleyerek ayrıldı:

Milleti doğuran da ana, yaşatan da. Türk anası hâlâ oradaydı, trenin hareketini bekliyordu.
Harp Mecmuası Sayı: 17, s. 267, 269.

 

KIBRIS ŞEHİTLERİ 1

 

Kıbrıs'ta vatanın bölünmezliği uğruna hayatlarını hiçe sayarak büyük bir cesaret ve kahramanlıkla canlarını verip gökteki hilal ile yıldızı bayrak, toprağıda vatan yaparak kara toprağın bağrında sıra dağlar gibi yatan şehitlerimiz vatan savunmasını canlarından üstün tutmuş vatan sevgisini nesilden nesile anlatarak ruhlarını şad ediyorsak siz şehitlerimizin kahramanlığını vatanseverliğini de nesilden nesile anlatarak sizleri unutmayacağımız gibi unutturmayacağız da!

Sizlerin yeri çok güzel, şehitliğin her kişiye nasip olamayacağını biliyoruz, ama yokluğunuza dayanmak çok zor. Sizleri çocuklarınız; ana, baba ve eşleriniz rüyasında görüyorlar. Sizlere sarılıyor ama uyandığımızda göz yaşından başka birşey kalmıyor. İnsan engellerini aştıkta, kader engellerini aşamadık. Kader bu sahadet mertebesine ermiş arkadalarımızın geride bıraktıkları ve bizlere emanet ettikleri şehit eşleri, çocukları anne ve babaları ile malül gazilerimize sesleniyoruz. Derneğimize üye olmakla devletimizin bizlere tanıdığı her türlü maddi manevi katkılarının neler olduğu imkanlarına sahip olacak ve sizlerin üye olmasıyla daha da güç kazanacağız.

 



 

ŞEHİTLERİMİZ

1964 YILI ŞEHİTLERİ

 

ŞEHİTİN ADI SOYADI

DOĞUM TARİHİ

ÖLÜM TARİHİ

RESİM

Mehmet Mustafa Çoban

1920

1964

Ertan Ali

1945

1964

 

Hasan Tahir

1890

1964

Salim Tahir

1899

1964

Ziya Ali Tilki

1944

1964

 

Ayhan Hüseyin

1938

1964

 

Ali Fevzi

1902

1964

 

Cengiz Ratip

1933

1964

 

Halil Hasan

1915

1964

Hüseyin Niyazi

1938

1964

 

İbrahim Kazım

1946

1964

 

Kemal İbrahim Yahu

1946

1964

 

Kemal Mustafa Anatyulu

1934

1964

 

Mustafa Hasan Yorgancı

1914

1964

 

Münür Hilmi Şago

1916

1964

 

Turgut Sıtkı

1939

1964

 

Tahir Kani

1924

1964

 

Faik Cahit Sururi

1944

1964

 

Mulla Kani Salih

1880

1964

 

Osman Mehmet Ali

1910

1964

 

Kemal Hüseyin

1932

1964

 

Mustafa Kara Mehmet

1927

1964

 

Erol Mehmet Ali

1941

1964

 

Hüseyin Mustafa Patersan

1906

1964

 

Mustafa H. Hüsnü Abuzet

1934

1964

 

Bekir Ethem

1918

1964

 

Fahri Ahmet Hüdaverdi

1926

1964

 

Abdullah Haşim

1937

1964

 

Şerif Ali İbrahim

1924

1964

Ramadan Kazım

1902

1964

 

Ali Ahmet Barut Kaşıkçı

1901

1964

 

Mehmet Ahmet Sadrazam

1896

1964

Feride Mustafa

1917

1964

Cenan Kara Mehmet

1925

1964

 

Osman Süleyman

1885

1964

Fuat Hüseyin

1947

1964

 

Hasan Ahmet Kakuro

1910

1964

 

Mustafa Osman Çatalo

1925

1964

 

Osman Hasan

1920

1964

 

Osman Ahmet Kakuro

1904

1964

Nuh Ahmet

1936

1964

 

Ahmet Mehmet Veli

1913

1964

 

Ahmet Mustafa

1932

1964

 

Hamit İbrahim

1927

1964

 

İrfan Hasan Pilli

1929

1964

 

Hüseyin Vehbi

1910

1964

 

Kemal Ali Yorgancı

1927

1964

 

Muhittin Mustafa Yangın

1932

1964

 

Mehmet Asım Kalavaç

1943

1964

 

Muhammet Osman Besim

1939

1964

 

Osman Latif Dinçel

1942

1964

 

Osman Mulla Ahmet

1879

1964

Özkay Hamit

1951

1964

 

Salih Cevdet

1909

1964

 

Süleyman Recep

1925

1964

 

Tevfik Hüseyin

1944

1964

 

Adnan Ali Rıza

1925

1964

 

Asım Mulla Rasıh

1901

1964

 

Duriye Salih

1929

1964

 

Salih Tahir

1920

1964

Kazım Salih

1911

1964

 

Kemal Hüdaverdi

1928

1964

 

Gülseren Arif

1938

1964

 

Arif Hasan

1943

1964

 

Hasan Derviş Kamil

1943

1964

 

Ahmet Rahim Faruk

1927

1964

 

Emin İzzet

1948

1964

 

Mehmet Ali Galliga

1930

1964

Mehmet Ali Dede

1907

1964

Niyazi Hasan Kumarcı

1929

1964

 

Necip Behiç

1946

1964

Erol Hüseyin

1947

1964

 

Ahmet Hasan Dayı

1914

1964

 

Ekrem Namık

1941

1964

 

İbrahim Haşim

1900

1964

 

Mustafa İbrahim

1910

1964

 

Mehmet Mahmut Kasap

1915

1964

 

Fuat Mustafa

1941

1964

 

İbrahim Gazi

1932

1964

 

Mustafa Ahmet

1934

1964

 

 

 

 

 

Hüseyin Fikret Pipili

1910

1964

 

Saffet Mehmet Bağzıbağlı

1900

1964

 

Hüseyin Osman Foko

1931

1964

 

Önay Mehmet Ali

1944

1964

 

Savaş Behiç

1950

1964

 

Kerim Mustafa

1932

1964

 

Turgut Mehmet

1944

1964

 

Bayar Hüseyin Piskobulu

1934

1964

 

Erol İsmail

1933

1964

 

Özel Reşat Kansoy

1933

1964

 

Mehmet İdris

1906

1964

 

Memduh Sadık

1937

1964

 

Sadık Elmas

1916

1964

 

Ertuğrul Hasan Depreli

1926

1964

 

Enver Hüsnü

1941

1964

 

Fuat Hüseyin Yakup

1932

1964

 

Kemal Hüseyin Salih

1955

1964

 

Özkan Salim Eminağa

1946

1964

 

Osman Hüseyin Mani

1900

1964

 

Fikri Haşim

1935

1964

 

Havva Emirali

1911

1964

 

Emir Ali Hüseyin

1913

1964

 

Hasan İbrahim

1899

1964

 

İbrahim Ali

1914

1964

 

Behzat Hüseyin

1934

1964

 

Aytekin Zekai

1936

1964

 

Eybil Çetin

1942

1964

 

Nevzat Hüseyin

1936

1964

 

Osman Emir Ali

1938

1964

 

Hasan Hüseyin Dohnili

1929

1964

 

Esat Osman

1931

1964

 

İsmail Mehmet Hüseyin

1900

1964

 

Mustafa Salih Karaman

1897

1964

 

Mustafa Osman Akay

1940

1964

 

Caner Mehmet Ali

1945

1964

 

Fezile Ali

1920

1964

 

Hüseyin Halil Kavaz

1905

1964

 

Kamil Mehmet

1917

1964

 

Kaymakam Mazhar

1922

1964

Mehmet Ahmet

1920

1964

 

Mehmet Sinan

1905

1964

 

Pembe Mehmet Sinan

1910

1964

 

Taner Cemal

1957

1964

Zühtü Mehmet Emir Ali

1930

1964

 

Ali Dede

1900

1964

Ahmet Koca Mehmet

1925

1964

 

Hasan Mustafa Barboçolli

1942

1964

 

Ahmet Mustafa Meddi

1907

1964

 

Abdullah Emirzade

1935

1964

 

Ali Musa

1933

1964

 

Ali Hüseyin Genç

1930

1964

 

Bayar İbrahim

1941

1964

 

 

 

KIBRIS ŞEHİTLİĞİ

 



Ayvasıl Anıtı


Karaoğlanoğlu Şehitliği


Tekke Bahçesi Şehitliği


Muratağa Katliam Çukuru


Muratağa ve Sandallar Köyleri Toplu Mezarlığı



Ortaköy Şehitliği



Atlılar Toplu Mezarı


Boğaz Şehitliği



GÜNEYDEKİ BAZI ŞEHİT KABİRLERİ

Güney'de bulunan Şehitliklerimize Devletimizin acil olarak sahip çıkmasını bekliyoruz. 31 yıldan beri Güney'de yıllarca bakımsız kalan vede Rumlar tarafından tahrip edilen yüzlerce Şehit mezarlarımızın durumu çok vahimdir. Şehit yakınları biran önce Kabirlerinin tamirini bekliyor. Aziz Şehitlerimizin kemiklerini sızlatmamak için insanlık adına bir an önce gerekenin yetkililer tarafından yapılmasını bekliyoruz.

 

 

 

 


TUZLA ŞEHİTLİĞİ


GEÇİTKALE ŞEHİTLİĞİ


BAF ŞEHİTLİĞİ


BAF ŞEHİTLİĞİ


LİMASOL CAMİ İÇERİSİNDEKİ ŞEHİT MEZARLARI


LİMASOL ŞEHİTLİĞİ

                                        BAZI KATLİAMLARDAN ACI GÖRÜNTÜLER


KUMSAL KATLİAMI


ATLILAR KATLİAMI



AYVASIL KATLİAMI


BAF KATLİAMI


MURATAĞA KATLİAMI

 

 

 
1. ziyaretiniz
 
page counter
 

BAYRAKLARI BAYRAK
YAPAN ÜSTÜNDEKİ
KANDIR ,
TOPRAK
EĞER
UĞRUNDA
ÖLEN
VARSA
VATANDIR
M.K. ATATÜRK...........
 
 
Google
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol