..
   
 
  BATI ( AVRUPA ) HUNLARI
    • Batı ( Avrupa ) Hunları
    • Kavimler Göçü
    • Hunların Anadolu Akını veya Türklerin Anadolu'ya
       İlk Gelişleri (395)
    • İkinci Kavimler Göçü ve Hun Başbuğu Uldız
    • Bizans Üzerinde Hun Baskısı ve Uldız'ın Tarihi Sözü
    • İki Roma Devleti Karşısında Hunların Tutumu
    • Rua'nın Bizans Politikası ve Ölümü (434)
    • Attila
    • Attila'nın İmparator Olması
    • Margus Barışı
    • Hun Devletine Bağlı Kavimler
    • Hunların Batı Roma'ya Yardımı
    • Attila'nın Bizans Politikası ve I. Balkan Seferi
    • Attila: Tanrı'nın Kılıcı
    • II. Balkan Seferi ve Anatolius Barışı
    • Attila'ya Suikast Teşebbüsü ve Attila'nın İmparator
       Theodosius'a Unutulmaz Cevabı
    • Attila'nın Yeni Batı Roma Politikası
    • Campus Mauriacus Savaşı
    • Attila'nın İtalya Seferi ve Ölümü
    • Attila'nın Özellikleri
    • Attila'nın Ölümü
    • Attila Sonrası Dönem ve Devletin Çöküşü
    • Hun Hakimiyetinin Avrupa'daki Tesirleri

The West (European) Hun's            

 

 

 

       Since more than 200 years several estimations have been made about the identity of the West (European) Hun's. Scientists have proposed them as Turks, Fins, Fin-Ugor, Uygur, Mongolians, Turkish-Mongolian mixtures, Turkish-Mongolian Manchu mixtures or that their origin is directly from the Slav or they belong to the German race or to the Caucasian tribes. But with the examinations that were made in near past it became clearer that they were of Turkish origin and had been the grandsons of the Asian Hun's.

 

 

 

        The Language of the West Hun's

 

       The language of the European Hun's had been Turkish. The names of the dynasty members are as follows: Karaton (kada don - dress), Muncuk (bead, Attila's father), Attila (estimated from name of the place he was born Etil = Itil = Volga), Ilek (= Ilig = Illig), Dengizik (Dengiz= from Sea), Irnek (little soldier) (the last three had been Attila's sons), Aybars, Oktar (Attila's uncles), Arikan (= Arig-kan = eminent, noble queen). Well known personalities: Basik, Kursik, Atakam, Eshkam; Communities: Agacheri, Shar (sari = white) Ogur and Kimiz (in Priskos). It is even possible to draw connection between the West Hun dynasty to the Asian Tan-hu's.

 

 

 

The Immigration of the Tribes                          

        After the capture of the country Alan in the middle of the IV. Century, the Hun's were seen at the sides of the Itil (Volga) in 374. During this time the north plain grounds of the Black Sea stood under the occupation of a German tribe, the Got's (Vizigot). More to the west, in Transsylvania and Galichia there were the Gepid's, at the surroundings of river Tisza today's Hungary the Vandall's. Besides these four German tribes there were also Iranian and Slav tribes and some other smaller German populations who lived in the same region.

 

      The great attack under the leadership of the Hun chief Balamir first hit the East Got's and tore down this state (374), whereof king Ermanarik committed suicide.

 

      Hunimund who took his place, was "assigned" by the Hun's. The Hun attacks continued with "An astonishing ability for movement and a developed infantry tactics" whereof the hard stroke caused the West Got's to collapse near the river Dnyeper and king Atanarik fled together with the crowded Vizigot's towards west (375). Thus with the military force of the Hun army, who had ejected different tribes from their countries towards west, and reached Spain by defeating the north states of the Roman Empire the historical "Immigration of the tribes" had started which also changed the ethnical appearance of Europe.

 

      The terror that was awakened among the East European tribes which was caused by the sudden and impetuous Hun attacks, the appearance of Hun raider squads in unexpected areas had created horrible reflecting in the West world. Many Latin and Greek sources show incredible rumours and stories came up and spread out against the Hun's. For the first time in spring 378 the Hun's have with the assisting power of the Got's, Alan's and German Taifal's past the Danube and reached Thrace without any resistance of the Roman's. Nevertheless, these forces that had been seen on Roman grounds just were exploring vanguard raiders.

 

      As a matter of fact, in the same period of time incursions had been organised to the plain grounds of today's Hungary. Wile being afraid of the Hun's, the Markoman's and Kuads who lived on today's Austrian grounds, prepared themselves to move to Roman grounds, the Iranian originated Sarmats crossed the borders and entered the Roman Empire and the West Got's who had stopped first in Transylvania, crossed the Roman borders (381). On the other side some Germen originated groups and Iranian Bashtarna's had crossed Pannonia (West Hungary) and started threaten Italy from over the Alps.

 

      The immigration of the huge tribes that started in 375 was of great importance to the world and especially for Europe. The "Immigration of the tribes" had a direct effect on the breakdown of the Roman Empire and the ethnical and political formation of today's Europe. This was also a turning point in the history of Europe and the beginning of a new era (The Middle Age). After the West Hun's who stayed in Yayik, Kama and the regions of the Caspian Sea in 100-374 A.D. had crossed the Volga and turned towards west had started a huge "immigration" movement among various tribes and especially the German ones.

Hunların Anadolu Akını veya Türklerin Anadolu’ya İlk Gelişleri (395)

 

     Hunlar Roma İmparatoru I. Theodosius’un ölüm yılı olan 395’de yeniden harekete geçtiler. Bu hareket iki cepheli idi. Hunlar’dan bir kısım Balkanlar’dan Trakya’ya doğru ilerlerken, daha büyük sayıda bir kısım Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya yönelmişti. Hun Devleti’nin Don nehri havalisindeki “doğu kanadı” tarafından tertiplenen Anadolu akını Basık ve Kursık adlı iki başbuğun idaresinde idi. Romalıları olduğu kadar Sasanî İmparatorluğunu da telaşa düşüren bu akında Hun süvarileri Erzurum bölgesinden itibaren Karasu, Fırat vadilerini takiben Melitene (Malatya)’ya ve Kilikkia (Çukurova)’ya ilerlemişler, bölgenin en tahkimli kaleleri olan Edessa (Urfa) ve Antakya’yı bir müddet kuşattıktan sonra, Suriye’ye inerek Tyros (Sur)’u baskı altına almışlar, oradan Kudüs’e yönelmişlerdi. Çok süratli cereyan eden bu akınlardan korkuya kapıldıkları için Hunlar hakkında acayip hikayeler uyduran kilise adamlarının dehşet dolu gözleri önünde, sonbahara doğru, kuzeye çark ederek Orta Anadolu’ya, Kappadokia-Galatia (Kayseri-Ankara ve havalisi)’ya ulaştılar ve oradan Azerbaycan-Bakü yolu ile kuzeye, merkezlerine döndüler.

 

               Bu akın, Türkler’in Anadolu’da, tarihî kayıtlarda sabit ilk görünüşleridir. 398’de daha küçük çapta tekrarlanan bu akınlar karşısında Doğu Roma’nın genç imparatoru Arkadios hiçbir ciddi tedbir alamamıştır.

 

İkinci Kavimler Göçü ve Hun Başbuğu Uldız 

 

         Batıda Hun baskısı, 400 yılına doğru, başbuğ Uldız (Grek ve Latin kaynaklarında: Huldin, Uldin, daha çok Uldiz) kumandasında iyice hissedildi. Balamir’in oğlu veya torunu olduğu sanılan Uldız, Attilla’nın son yıllarına kadar takip edilecek olan Hun dış siyasetinin esaslarını tespit etmiş ki, buna göre, Doğu Roma, yani Bizans daima baskı altında tutulacak, Batı Roma ile iyi münasebetler devam ettirilecekti.

 

        Çünkü, Bizans’ın Hun nüfuzuna alınması ilk hedefi teşkil ediyor, buna karşılık, Batı Roma topraklarına tecavüz ederek huzursuzluk çıkaran “barbar” kavimler aynı zamanda Hunlar’ın da düşmanları oldukları için, Batı Roma ile müşterek hareket gerekiyordu. Nitekim Uldız’ın Tuna’da görünmesi ile Kavimler Göçü’nün 2. büyük dalgası başlamış, Asding Vandalları, 401’de Batı Roma eyaletlerine girmişler, Hunlar’dan kaçan Vizigotlar da İtalya’da görülmüşlerdi. Lombardia üzerinden Galya’ya uzanan Alarik’in idaresindeki bu Got tehlikesi Romalı ünlü kumandan Stilikho tarafından güçlükle önlendi (Nisan 402).

 

 

 

         Fakat daha korkunç bir barbar belirdi ki, bu da Hun korkusu ile yerlerini terk etmiş olan Vandallar’ı, Sueb’leri, Kuad’ları, Burgond’ları, Sakson’ları, Alaman’ları vb. kendi demir yumruğu altında birleştirmiş olan Roma üzerine atılan Radagais idi. İtalya’da müthiş tahribat yaparak, Roma’yı yeryüzünden kaldıracağını ilan ediyordu. Stilikho’nun bile Pavia savaşında durdurmağa muvaffak olamadığı bu barbar şef, ancak Türkler karşısında mağlup oldu.

 

         Büyük Faesulae (=Fiesole, Floransa’nın güneyinde) muharebesinde bizzat Uldız’ın kumanda ettiği Romalı kuvvetlerle takviyeli Hun ordusu tarafından mağlup edilen Radagais yakalandı ve idam edildi (Ağustos 406). Bu zaferi ile Uldız Roma gibi büyük bir medeniyet merkezini kurtarmış oldu Aynı zamanda Hun kudretinden bir kere daha ürken Vandal, Alan, Sueb, Sarmat, Kelt vb. kütlelerini Ren nehri ötesine, Galya’ya gitmeğe zorlamakla, Hunlar’ın batı istikametindeki yolları üzerindeki engelleri kaldırmış, buralarda Hun kuvvetlerinin serbest hareketlerine imkan hazırlamıştır

Bizans Üzerinde Hun Baskısı ve Uldız’ın Tarihi Sözü

 

 

       Sınırları Asya’da Balkaş gölü yakınlarına kadar uzandığı tahmin edilen Hun İmparatorluğu’nun “batı kanadı” hükümdarı olduğu sanılan Uldız, 404-405 yıllarında ve bilhassa 409 yılında Tuna’yı geçerek Bizans’a Hun tehdidinin eksilmediğini göstermiş ve Grek kaynaklarına göre kendisi ile barış müzakereleri için gönderilen Trakya umumi valisi’ne “Güneşin battığı yere kadar her yeri zapt edebilirim” diyerek meydan okumuştu.

 

      Uldız’ın ölümü (410 sıraları)’ndan sonra Hun İmparatorluğu’nun başında Karaton bulunuyordu. Bunun hakkında bilgimiz sadece, 412 yılında Bizans elçisi Olympiodoros’un onun yanına gitmiş olduğudur. Karaton daha çok doğu işleri ile uğraşmış görünmektedir. 422’ye kadar Hunlar hakkında bilgi verilmediğinden bu meşguliyetin on sene kadar sürdüğü tahmin edilmektedir 

 

 

 İki Roma Devleti Karşısında Hunların Tutumu

 

 

            422 yılı Avrupa Hunları tarihinde yeni bir devrin başlangıcı gibidir. Bu tarihte Hun hükümdar ailesine mensup dört kardeşten (Rua, Muncuk, Aybars, Oktar) Rua imparatorluk makamını işgal ediyor, Muncuk (Atilla’nın babası) erken öldüğü için diğer iki kardeş “kanad kralları” durumunda bulunuyorlardı. Siyasette Uldız’ın izinde yürüyen Rua, Bizans’ın Hun ordusunu isyana teşvik etmek ve tabi kavimleri Hunlar’dan ayırmak maksadı ile Hun topraklarında faaliyete geçirdiği casusluk şebekesi ve propagandacıları ileri sürerek tertiplediği Balkan seferinde (422), hiç mukavemet göstermeyen Bizans’ı yıllık vergiye bağladı: 350 libre altın. İmparator II. Theodosios (408-450)’un, 423’te henüz 4 yaşında iken Batı Roma İmparatoru ilan edilen III. Valentinianus karşısında Roma’ya sahip olmak iddiası ile İtalya’ya ordu ve donanma sevk etmesi Batı Roma’yı Hunlar’a daha çok yaklaştırdı.

 

          Roma senatosunun da küçük imparatorun yerine I. Notarius (Devlet Baş müsteşarı) Johannes’i seçmesi üzerine o sırada 35 yaşında bulunan ünlü asilzade Aetius, yardım sağlamak için Rua’nın yanına geldi. Hun İmparatoru 60 bin süvari başında İtalya’ya yöneldi. Savaşa girmeden kuvvetlerini çeken Bizans’tan ağırca bir harp tazminatı alındı.  429’da “Magister militum”, 432’de konsül olan, 433’te Roma İmparatorluğu’nun en yüksek makamı “Patricius”luğa yükselerek uzun müddet ordular başkumandanlığı yapan Aetius gençlik çağının Roma tahtı işlerine karışmaktan doğan buhranlı anlarını Hun yardımı ile atlatmış, 432 yılında Afrika’da Vandal kıralı Geiserk ile mücadele eden rakibi Bonifacius karşısında, canını Rua’ya sığınmak suretiyle kurtarmıştır

 

Rua’nın Bizans Politikası ve Ölümü (434)

 

 

      Bütün bunlar Rua’nın kuvvetli şahsiyeti ile Hun devletinin her iki Roma’nın iç ve dış siyasetlerine istikamet verdiğini göstermekte idi. Artık Hunlar’a tabi “barbar” kavimlerin Roma’ya güvenerek herhangi bir harekete kalkışmaları bahis mevzuu değildi. Ancak, Bizans tarihçisi Priskos’un ifadesi ile Rua’dan barışı yılda 350 libre altınla satın almış olan II. Theodosios, yine de, Hun idaresinde yaşayan yabancıları gizlice kışkırtmakdan geri kalmıyordu.

 

     Bu sebeple Rua o zamana kadar devam edegelen, Bizanslılar’ın Hun İmparatorluğundaki yabancılarından asker toplama faaliyetlerini ve Bizanslı tacirlerin Hun topraklarında ticaret yapmalarını yasak etti. Ülkesi dahilinde hiçbir Grek serbest dolaşamayacak ve ticaret belirli sınır kasabalarında yapılacaktı. Bu arada Rua, bir müddet önce Bizans’a sığınmış olan Hun ileri gelenlerinden Mama ile Atakam’ın oğullarının ve diğer Hun kaçaklarının iadesini istedi. II. Theodosios süratle anlaşma yolu bulmak ümidi ile elçilik heyetini Hun başkentine göndermeğe karar verdi.

 

     Fakat o sırada Rua öldü (434 baharı). Bizans kudretli bir düşmandan kurtulduğu için seviniyor, Piskopos Proculus, Tanrının dindar imparator Theodosios’un dualarını kabul ederek Bizans üzerinden bir tehlikeyi kaldırdığını vaaz ediyordu. Fakat Hun sınırlarına gelen Bizans elçilik heyeti Rua’yı gölgede bırakan bir Türk Başbuğu ile karşılaşmıştı: Attila. Hunların başına geçtiği zaman 39-40 yaşlarında olan Attila, babası Muncuk erken öldüğü için, amcası Rua’nın yanında yetişmiş, onunla birlikte seferlere katılmış, çeşitli kavimleri yakından tanımak imkanını bulmuş, devlet idaresini ve Hun iç ve dış siyasetinin esaslarını öğrenmişti.

 

Attila’nın İmparator Olması

 

 

 

               Attilla yalnız değildi. Memleketi büyük kardeşi Buda (Bleda) ile birlikte idare ediyordu. Fakat, kaynaklardan anlaşıldığına göre, eğlenceden hoşlanan, enerjisi kıt Buda ikinci planda kalmış, devleti ciddi bir hükümdar vasfını taşıyan kardeşine bırakmıştı. Ordu ve dış münasebetlerin tanzimi Attila’nın elinde idi. Amcaları Aybars (doğu kanadının “kralı”) ve Oktar (batı kanadının “Kralı) olarak, Rua zamanındaki yerlerini muhafaza ediyorlardı. Bu itibarla, iddia edildiği gibi bir iktidar rekabeti bahis mevzuu olmadıktan başka, Buda da “iktidar hırsı ile yanan” Attila tarafından ortadan kaldırılmış değildi. Attila’nın yardımcısı sıfatı ile 11 yıl Hun İmparatorluğu’nun idaresine katılan Buda 445’de eceli ile ölmüştür.

Margus Barışı

 

           

 

        434 yılı baharında Hun sınırlarına gelen Bizans elçilerini Attila, Tuna ile Morava nehrinin birleştiği yerdeki Konstantia (tam karşısında Margus kalesi bulunuyordu) surları önünde, at üzerinde karşıladı ve dinlenmelerine dahi izin vermediği elçilerin biri konsül-general, diğeri seçkin bir diplomat olan başkanlarına, taleplerini, barış şartları olarak yazdırdı. Konstantia barışı (veya bazılarına göre Margus barışı) diye anılan bu anlaşmanın ihtiva ettiği başlıca maddelere göre Bizans bundan böyle Hunlar’a bağlı kavimlerle müzakerelere, ittifaklara girişmeyecek, Hunlar’dan kaçanlara -esir alınmış Bizans tebeası dahil- iltica hakkı tanınmayacak, Bizans elinde bulunanları iade edilecek (Grek asıllı olanlar için fidye verilebilecek), ticari münasebetler yine belirli sınır kasabalarında devam edecek ve Bizans’ın ödemeye taahhüt ettiği yıllık vergi iki misline (700 libre altın) çıkarılacaktı.

 

       II. Theodosios’un aynen kabul ettiği bu anlaşmanın hükümleri icabı olarak Hunlar’a iade edilen kaçakları Attila daha Bizans ülkesi içinde, Trakya’da, Karsus (Bulgaristan’da Hirsovo) kalesinde astırdı. Bu durum Hunlar arasında olduğu kadar Bizans’ta,. Roma’da ve diğer kavimler arasında Attila adının dehşet saçan bir otoritenin timsali haline gelmesine yardım etti. Bundan sonra Attila imparatorluğunun doğu bölgelerinde, hiç atından inmemek üzere aylarca süren bir teftiş gezisi yaparak, İtil (Volga) kıyılarındaki Şara-ogur’ların (Ak-Ogur, Türk boyu) ayaklanma teşebbüsünü bastırdı (435). Batı kanadının sıklet merkezi Tuna etrafında, doğu kanadının sıklet merkezi Dinyeper havalisinde olduğu tahmin edilen bu tarihlerde Hun İmparatorluğu’nda, kaynaklardan takip edilebildiği kadar, şu kavimler yer almışlardı.

 

Hun Devletine Bağlı Kavimler

 

 

a.  Germen (doğudan batıya): Doğu Gotları, Gepidler, Suebler, Markomanlar, Kuadlar, Heruller, Rugiler

 

b- Islav (orta ve batı Rusya’da): Venedalar, Antlar, Sklavenler.

 

c-  İranlı (Kafkaslar’dan Tuna’ya kadar, dağınık halde): Alanlar, Sarmatlar, Başternalar, Neurlar, Skirler, Roxolanlar.

 

d- Fin-Ugor (Ural’dan Baltık’a kadar): Çeremisler, Mordvinler, Meryalar, Veşiler, Çudlar, Estler, Vidivariler.

 

e- Türk: İmparatorluğun her tarafına yayılmış olarak, Hunlar, Karadeniz kuzey düzlüklerinde Üç-ogur, ve Beş-ogurlar, Volga’ya doğru Altı-ogur, Şara-ogurlar, daha kuzeyde Ağaçeri (Akatzir, Agazir)’ler, Volga’nın doğusunda Sabarlar ve başka Türk kütleleri.

 

 

 
 
ziyaretiniz
 
page counter
 

BAYRAKLARI BAYRAK
YAPAN ÜSTÜNDEKİ
KANDIR ,
TOPRAK
EĞER
UĞRUNDA
ÖLEN
VARSA
VATANDIR
M.K. ATATÜRK...........
 
 
Google
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol